30 Aralık 2011 Cuma

Bye Bye 2011!

2011 yılını gerçekten bereketli, mutlu geçiren biri varsa parmak kaldırsın, gelip öpeceğim. Şahsen son beş yıllık sürecin en boktan yılını yaşadığımı gönül rahatlığıyla açıklıyorum, bu yıl bittiği için en ufak bir hüzün yaşamamakla birlikte en kıl olduğum ‘Gelen gideni aratır’ atasözünü de pozitif düşünceyle aklımdan çıkarmaya çabalıyorum.

Terör saldırıları, savaşlar, yalancı baharlar, ölümler, hastalıklar peşimizi bırakmadı bu yıl. 2012’nin daha iyi olacağını en azından ümit edelim müsaitseniz.

Bu çirkinlikler arasında insana yaşama azmi pompalayan öğeler de vardı tabi. Hakan Günday’ın Az, Patti Smith’in Çoluk Çocuk, Ned Beauman’ın Boksör Böcek kitapları... Ki Boksör Böcek’in ‘ilk kitap’ kategorisinde olması da ayrıca motive ediciydi...

Genelde sinemasına pek yakın durmasam da son eseriyle beni gerçekten etkileyen Nuri Bilge Ceylan’ın Bir Zamanlar Anadolu’da filmi, sessiz film olmasına rağmen izleyeni koltuğa çivileyen ve her detayıyla insanın yüzünü güldüren ve bence Oscar’ı kazanacağı kesin olan ‘The Artist’( Oscar bir kıstas mıdır klişesini es geçiyorum müsadenizle), 42 doğumlu asla durmak bilmeyen zeka simsarı Martin Scorsese’nin Hugo’su...

Frida ve David La Chapelle sergileri, çoğu kişinin yerden yere vurduğu ama benim beğendiğim İstanbul Bienal’i, benim için sanat eseri niteliğindeki Muazzez Abacı ve Gönül Yazar’lı ‘Snickers’ reklamı, en entelinden en tv bağımlısına kadar tüm kadınlara ‘vay anam vay’ dedirten bir adet Kıvanç Tatlıtuğ ( bu blogu ilk kurarken, bir gün onun adını burada anabileceğimizi hiç düşünmemiştim.), Ferzan Özpetek’in İtalya’da sahneye koyduğu ‘ Aida Operası’, Festen’in başarılı turkish uyarlaması ilk aklıma gelenler.

İşte bunlarla karşılaşınca da dertlerimizi unutuyor, gelecekten ümit duyuyoruz. Bin tane dert yaşayıp bir tane güzelliğe kavuşunca karşılaştığımız zorlukları unutan bir yapımız olduğu için şanslıyız. Türk milletini her defasından şuursuzlukla suçlayanlara da şaşıyorum, krizsiz bir hafta bile geçirmesine fırsat verilmeyen bu toplum unutmasın da ne yapsın? Her acıyı içinde barındırmaya devam edip toplu intiharlara mı kalkışsın?

Neyse. Konumuzdan çıkıp asabiyetimizi konuşturmayalım, her an güzelliklerle karşılaşabileceğimizin bilincinde olarak birbirimiz için mutlu, neşeli, Noel Baba gibi adam olmayan tiplerle karşılaşmayacağımız, keyifli bir yıl dileyelim...

25 Aralık 2011 Pazar

Jean Paul Gaultier



2011'de en etkilendiğim sergi tarışmasız tartuşmasız Jean Paul Gaultier'e aitti. Paris'in bir nevi 'varoş'larından gelip, dünya modasının tepesine yerleşirken yaşadığı iddialı hayatı lime lime edilen ve müthiş bir şovla sunulan sergi de en az Gaultier'in yarattıkları kadar sıradışıydı.

Daha merdivenlerden çıktığınız an sizi karşılayan yüz mimikleri bilgisayar efektleriyle değişen 'en ünlü' Gaultier kıyafetlerinin en ünlü mankenler tarafından tanıtılışı ve Gaultier'in yaptığı hoşgeldin konuşmasıyla hipnoz olup, odadan odaya geçerken müthiş çalışan bir zihin ve zekayla karşı karşıya kalıp, kendinizi bir çeşit loser ve amaçsız gibi hissetseniz de gerçekleri bilmek sizin de hakkınız olduğu için kendi çapınızda mutlu oluyorsunuz...





Moulin Rouge'dan etkilenerek yaptığı ilk tasarımlarından, Madonna'nın turnesi için hazırladığı kostümlere, Luc Besson, Pedro Almadovar gibi yönetmenlerin filmleri için yaptığı tasarımlarına kadar hayatının her döneminden örnekler...


















20 Aralık 2011 Salı

EMEK- 24 Aralık


Yeni bir yıla hazırlanırken eski bir konuyu ele alalım. Yıkım kararı durdurulduğunda rahat bir nefes alan sinema/ şehir / tarih / yaşam ve sanat severler durdurma kararının iptaliyle yeniden haklı olarak ayaklandı.

İnşaat firmasının 'Ne bu kadar yaygara koparıyorsunuz, alacağız biz bu sahneyi alışveriş merkezinin üstüne taşıyacağız. Sakin olun, abartmayın' açıklamaları yıkıma tepki göstermekte ne kadar haklı olduğumuzu bir kere daha bize hatırlattı. Şehirler gelecek yıllarda vazgeçmedikleri tarihi dokuları, yaşanmışlıklarıyla var oluyorlar. Biz yapılan her binanın on sene içerisinde yıkılıp tekrar yapıldığı bir ortamda büyüdüğümüz için kimilerinin bunu algılaması oldukça zor olabiliyor.


En baba tavır her zaman ki gibi ağır bir isimden geldi. Atilla Dorsay ' Emek yoksa ben de yokum!' dedi ve Emek alışveriş merkezine dönüştüğü anda gazeteciliği bırakacağını da son derece net bir tavırla ortaya koydu.

Ben hala bu sene Beyoğlu'nda açılan Demirören Alışveriş Merkezi'nin şokundayken ve nasıl böyle bir yapıya izin verildi diye düşünürken, Emek apayrı bir tokat oldu açıkçası. Yüzünde şaplağı hisseden herkes 24 Aralık'ta Emek'in önünde toplanıp sessiz sinema oynayıp, şarkılar söyleyecek ve Emek'in önünden ayrılmayacaklar. İçi cız eden herkesi bekliyoruz!

14 Aralık 2011 Çarşamba

NEW YEAR!


Önemli olan dış değil iç güzelliktir, pakete değil içine bak gibi öğretilerle büyüdük ama birbirimizi kandırmayalım 'dış' da en az iç kadar gönlümüzde bir kıpırtı yaratması açısından oldukça etkilidir.

Konu yılbaşı hediyesi olduğunda ' Al evladım şu parayı sen kendine ne istersen onu satın al' tadındaki ruhsuz günlerimizden önce elbet biz de iyi ambalajlı hediyelerin içerisinde neler olduğu merakıyla uykuya daldığımız güzel günler geçirdik.

Artık kimsenin pek bir şeye vakti olmasa da sevdiklerine zaman yaratmayı kafaya koymuş hediye sevdalılarına standardın dışına çıkan etkili hediye paketi tasarım örnekleri aşağıdadır. Tüm paketlerin detaylı anlatımı Creature Comforts'da.












Not: Kıvanç, thank u thank u thank uuu

5 Aralık 2011 Pazartesi

SALT GALATA




Salt Beyoğlu'nun pabucunu dama atmak gibi olmasın ama Salt Galata özellikle sakin çalışma köşeleri barındıran kütüphanesi, mönüsündeki leziz seçenekleriyle tok karnı acıktıran restoranı Ca'd'Oro, katlar arasından görünen manzarası ve binasının ihtişamıyla şu an yarışmayı dört sıfır önde götürüyor.

Osmanlı Bankası'nın 145 yıllık tarihini anlatan sergi ve ziyarete açılan yer altı kasaları, Osmanlı İmparatorluğu'nda Arkeolojinin Öyküsü ve Foto Galatasaray Sergileriyle heybetli binanın her köşesinde ayrı bir aksiyon yer alıyor.

En kısa zamanda gidin ve ortalığın tozunu attırın derim.







Foto Galatasaray!


Kütüphane Manzarası





Adres: Bankalar Cad. No:11 Karaköy


28 Kasım 2011 Pazartesi

Contemporary İstanbul



Neden sadece üç günle kısıtlı kaldığını anlayamadığım Contemporary'nin altından girip üstünden çıkmak için sadece bir gün yeterli olmasa da harika bir pazar günü geçirmemizi sağladığı için organizasyon sahiplerine teşekkür edilmeli.

Fuarın en enteresan eserlerinden biri ise Devrim Erbil'in eserlerinden bir tanesinin üç boyutlu izlenebilmesiydi. 3D gözlüklerimizi takıp Erbil'in martılarıyla dolaşma fırsatı elde ettik.

Zaten hayranı olduğum Mehmet Güleryüz, Komet, Devrim Erbil, Haluk Özden, Bubi gibi isimlerin dışında eserleriyle daha önce zihnime kazınmayanları fotoğrafladım... Her bölüm birbirinden etkileyici, hayal kurdurucuydu... Fırsat bulup gidemeyenler, hiç durmayın hemen üzülün!

Konrad Winter








Reysi Kamhi


Yasemin Demirel


Mahmut Celayir


Burcu Gökçek


Tayfun Serttaş


Ardan Özmenoğlu


Yaşam Şaşmazer

Gül Ilgaz


Ali İbrahim Öcal


Babak Roshaninejad


Babak Roshaninejad


Altuğ Alaçlı


Meltem Işık





Jean Francois Rouzier


Marc Harrold


Ramazan Bayrakoğlu








Gaye Ateş


Samira Alıkhanzadeh